Yabancıların Türkiye’de Mirası, Yabancılık Unsuru Taşıyan Miras Davalarında Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi Ve Yabancı Mahkemelerde Verilen Yabancı Unsurlu İlamların Türkiye’de Tanınması, Tenfizi ve Yabancıların Türkiye’de Mirasçılık (Veraset) Belgesi Alması

Yabancıların Türkiye’de Mirası, Yabancılık Unsuru Taşıyan Miras Davalarında Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi Ve Yabancı Mahkemelerde Verilen Yabancı Unsurlu İlamların Türkiye’de Tanınması ve Tenfizi ve Yabancıların Türkiye’de Mirasçılık (Veraset) Belgesi Alması

  1. GİRİŞ

Yabancı uyruklu kişilerin, Türkiye’de taşınır ve taşınmaz mal edinmelerinin son yıllarda artmış olması, yabancı kimselerin ölümü halinde bu kişilerin sahip oldukları ve Türkiye’de edindikleri taşınır ve taşınmaz malların ne şekilde mirasçılarına intikal ve iktisap edecekleri, yabancı mahkemelerde verilen mirasa ilişkin mirasçılık kararlarının (ilamların) Türkiye’de tanınması ve tenfizi gibi konuları da doğal olarak artmasına sebebiyet vermiştir.

Ölen bir Alman vatandaşının Türkiye’de taşınmazı var ise   bu muris (miras bırakan) Alman vatandaşı kişinin mirasçıları Türkiye’de miras paylarını nasıl edinebilirler? Kendilerine miras yoluyla kalan taşınmazları veya örneğin bir taşıtı nasıl adlarına tescil ettirebilirler? Ya da Ölen bir yabancının Türkiye’de bir bankada parası varsa, ölüm ve miras üzerine mirasçıları bu parayı nasıl tasarruflarına alabilirler?

Örneğin, Yabancı İdari makamlarca verilmiş olan veya yabancı ülkenin mahkemesinden alınmış olan Mirasçılık belgeleri ile Türkiye’de işlem yapılabilir mi? Veya örneğin Hollanda’da yaşayan bir Türk vatandaşının Hollanda’da vefat etmesi üzerine mirasçılarının Hollanda makamlarından aldıkları mirasçılık belgesi ile Türkiye’de işlem yapabilirler mi? veya yabancı ülkede düzenlenmiş olan bir vasiyetname Türkiye’de nasıl hüküm ve sonuç doğurur?

Diğer bir ifade ile Milletlerarası Özel Hukukunda yabancı miras bırakanın mirasına hangi hukukun uygulanacağı, yani kendi uyruğunun hukuku mu yoksa mallarının bulunduğu ülkenin hukuku mu, bu hususun tespit ve tayini;  miras davalarında Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi, yabancı mahkemelerde verilen mirasa ilişkin ilamların Türkiye’de tanınması ve tenfizi; bir yabancının Türkiye’de veraset belgesini (mirasçılık belgesini) nasıl alacağı, kendi ülkesinde alınan mirasçılık belgesinin (veraset ilamının) Türkiye geçerli olup olmadığı, yabancı bir kimseden miras kalan mal ve hakların yabancı mirasçının mirasçılarına nasıl geçeceği, tescil işlemlerini nasıl yaptıracakları makalemizin konusu oluşturacaktır.

B. YABANCILIK UNSURU TAŞIYAN MİRAS DAVALARINDA TÜRK MAHKEMELERİNİN MİLLETLERARASI YETKİSİ NEDİR? YABANCI UNSURLU MİRAS DAVALARINDA TÜRKİYE’DE HANGİ MAHKEME GÖREVLİ VE YETKİLİDİR?

6100 sayılı HMK’nın 11. maddesi uyarıca; “mirastan doğan davalarda, mirasçılık belgesi verilmesi ve yeni mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin davalar hariç olmak üzere, Türk mahkemelerinin yetkisi kesin yetki niteliğindedir”. Ancak, 6100 sayılı HMK’nın 11. maddesi yabancılık unsuru taşıyan miras davalarında uygulanmaz.

Yabancılık unsuru taşıyan miras davalarında; Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un (MÖHUK’un) 43. Maddesine göre belirlenmiştir.  Bu maddeye göre, “mirasa ilişkin davalar ölenin Türkiye’deki son yerleşim yeri mahkemesinde, son yerleşim yerinin Türkiye’de olmaması hâlinde terekeye dâhil malların bulunduğu yer mahkemesinde görülür.” Dikkat edilirse 5718 sayılı MÖHUK’un 43. maddesi, yabancı unsurlu miras davalarında hangi mahkemenin yetkili olacağını iki esasa dayandırarak düzenlemiştir:

  •  Miras bırakanın son yerleşim yeri
  •  Ve/veya malların bulunduğu yer mahkemesi.

Madde düzenlemesine göre, son yerleşim yeri yurt dışında bulunan Türk veya bir yabancı, Türkiye’de taşınır veya taşınmaz mal bırakmışsa, Türk veya yabancının miras davası, miras bırakanın Türkiye’de malların bulunduğu yer mahkemesinde görülecektir.

Murisin Türkiye’de de taşınır veya taşınmaz mallarının olması, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin gerçekleşmesi bakımından gerekli ve yeterlidir. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 43. maddesi, mirasa konu taşınmazlar bakımından münhasır yetki kuralı olup, Türkiye’de bulunan mirasa konu taşınmazlar bakımından yabancı devlet mahkemelerini yetkilendiren yetki anlaşmaları geçersizdir.

Türk hukukuna göre Davada görevli mahkeme ise miras bırakanın ikamet ettiği yer Sulh Hukuk mahkemesidir.

Miras davasında görevli mahkeme davanın konusuna göre değişiklik göstermektedir. Miras davasının konusu olan tapu tescili davasında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Aynı şekilde bir miras davasının konusu olan terekenin tespiti için de yetkili mahkeme Sulh Hukuk Mahkemeleridir. Kısaca davanın konusuna göre görevli mahkemede değişiklik göstermektedir.

B.1- YABANCILIK UNSURU TAŞIYAN MİRAS DAVALARINDA HANGİ HUKUK UYGULANACAKTIR?

Yabancılık unsuru taşıyan miras uyuşmazlıklarında uygulanacak hukuk, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 20. maddesine göre belirlenecektir. MÖHUK madde 20/1’e şu şekilde düzenlenmiştir:

  • “Miras ölenin millî hukukuna tâbidir. Türkiye’de bulunan taşınmazlar hakkında Türk hukuku uygulanır.

             (2) Mirasın açılması sebeplerine, iktisabına ve taksimine ilişkin hükümler terekenin bulunduğu ülke hukukuna tâbidir.

             (3) Türkiye’de bulunan mirasçısız tereke Devlete kalır.

             (4) Ölüme bağlı tasarrufun şekline 7’nci madde hükmü uygulanır. Ölenin millî hukukuna uygun şekilde yapılan ölüme bağlı tasarruflar da geçerlidir.

             (5) Ölüme bağlı tasarruf ehliyeti, tasarrufta bulunanın, tasarrufun yapıldığı andaki millî hukukuna tâbidir.”

Yukarıdaki madde içeriğinden de anlaşılacağı üzere göre, MÖHUK madde 20/1’e göre temel kural; “mirasın ölenin milli hukukuna tabi olmasıdır.” Ancak bu kuralın istisnası düzenlenmiş ve “Türkiye’de bulunan taşınmazlara ilişkin miras davaları hakkında Türk hukukunun uygulanacağı” kurala bağlanmıştır. Diğer bir değişle, miras bırakan kimsenin yabancı olması durumunda miras davalarında hangi hukukun uygulanacağı konusunda şunu söylemek gerekir; uygulanacak hukuk Türk hukuku olmayacak ancak yabancı uyruklu kişinin taşınmaz malları Türkiye’de bulunuyorsa, yalnızca bu mallara ilişkin davalardaki uyuşmazlıklarda Türk hukuku uygulanacaktır. Diğer açıdan ise, miras bırakanın Türkiye’deki menkul malları ile yurt dışındaki taşınır ve taşınmaz malları için ise, ölenin milli hukuku uygulanacaktır.

Türkiye’de bulunan taşınmazlar hakkında Türk hukuku uygulanır. Miras hukukun belirlenmesindeki asıl kural ölenin milli hukukudur. Dolayısıyla bir Türk vatandaşı Almanya’da ölmüş olsa dahi Türk Mahkemeleri; Türk hukuku çerçevesince miras bırakanın yasal mirasçılarını belirleyip pay oranlarını tespit ederek mirası mirasçılar arasında paylaştırılacaktır.

Örneğin, bir Türk vatandaşının Alman vatandaşı eşi ölmüş ve Türk vatandaşı olan eş mirasçılık belgesinin -verasetnamenin- tanzimi için Türk mahkemelerinde dava açmış ise, bu halde Alman hukukuna göre miras payı oranları belirlenecektir. Ne var ki ölen Alman vatandaşının mal varlığı içerisinde Türkiye’de bulunan bir taşınmaz söz konusu ise bu taşınmaz Türk hukukuna göre paylaştırılacaktır.

B.2- YABANCILIK UNSURU TAŞIYAN MİRASIN AÇILMASI, İKTİSABI VE TAKSİMİNE İLİŞKİN DAVALARDA HANGİ HUKUK UYGULANACAKTIR?

Yabancılık unsuru taşıyan mirasın açılması, iktisabı ve taksimine ilişkin dava ve uyuşmazlıklarda uygulanacak hukuk, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 20/2 . maddesine göre, “mirasın açılması sebeplerine, iktisabına ve taksimine ilişkin hükümler, terekenin bulunduğu ülke hukukuna tabidir.” Madde metinden anlaşılacağı üzere, burada taşınır veya taşınmaz ayrımı yapılmamıştır. O halde, yabancının, Türkiye sınırları içindeki mirasının açılması sebeplerine, iktisabına ve taksimine, taşınır veya taşınmaz ayrımı yapılmaksızın Türk hukuku uygulanacaktır.

B.3- YABANCILIK UNSURU TAŞIYAN ÖLÜME BAĞLI TASARRUF YAPMA EHLİYETİNE VE ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARIN ŞEKLİNE HANGİ HUKUK UYGULANACAKTIR?

Yabancılık unsuru taşıyan ölüme bağlı tasarruf yapma ehliyetine ve ölüme bağlı tasarrufların şekline ilişkin dava ve uyuşmazlıklarda uygulanacak hukuk, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 20/4-5’e göre belirlenir.

“(4) Ölüme bağlı tasarrufun şekline 7 nci madde hükmü uygulanır. Ölenin millî hukukuna uygun şekilde yapılan ölüme bağlı tasarruflar da geçerlidir.

  (5) Ölüme bağlı tasarruf ehliyeti, tasarrufta bulunanın, tasarrufun yapıldığı andaki millî hukukuna tâbidir.”

5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 7.maddesi ise “Hukukî işlemlerde şekil” başlığı adı altında düzenlenmiş olup; “Hukukî işlemler, yapıldıkları ülke hukukunun veya o hukukî işlemin esası hakkında yetkili olan hukukun maddî hukuk hükümlerinin öngördüğü şekle uygun olarak yapılabilir.” Demektedir.

Yukarıda anılan yasa maddesini değerlendirecek olursak; kendi milli hukukuna göre ölüme bağlı tasarruf yapmaya ehil bir kimsenin, yine kendi milli hukukuna uygun şekilde yaptığı ölüme bağlı tasarruflar    geçerli olacaktır. Burada, ölüme bağlı tasarrufun konusunun taşınır veya taşınmaz olması önem arz etmemektedir.

C. MİRASA İLİŞKİN YABANCI MAHKEME KARARLARININ TANINMASI VE TENFİZİ NASIL OLMAKTADIR? HANGİ USUL VE PROSEDÜRE TABİDİR?

Öncelikle “Tanıma” ve “Tenfiz” kavramları ne anlama geldiğini açıklamak gerekir.

Tanıma; Yabancı bir ülkede verilen mahkeme kararının kesin hüküm veya kesin delil olarak ülkemizde kabul edilmesidir. Diğer bir ifade ile yabancılık unsuru içeren mahkeme kararlarının sanki tanıma kararı ülkede verilmiş bir karar gibi olmasını sağlamayan bir kurumdur. Buna ilişkin açılan davaya da “tanıma davası” denir. Tanıma davası, icrası gerekmeyen hükümleri ihtiva eden mahkeme kararları için gereklidir.

Örneğin, Fransa Mahkemelerince sadece boşanma kararı verilmiş ise boşanmaya kararına ek olarak boşanmanın yanısıra velayet, nafaka, tazminat gibi bir hükümler bulunmuyorsa yani bir ifade ile icrai nitelikli hüküm bulunmuyor ise, tanıma davası açmak açılır.

Tenfiz ise; Yabancı mahkemelerce kişilerin özel hukuk ilişkilerine ilişkin dava sonucunda verilen, icra nitelikli hükümler ihtiva eden kararlarının Türkiye’de de geçerli olmasını, Türkiye’de hüküm ve sonuçlarını doğurmasını sağlayan işlemdir. Buna ilişkin açılan davaya da Tenfiz davası denir.

Yukarıda vermiş olduğumuz örnekten yola çıkarsak; Fransa Mahkemelerince boşanma kararının yanısıra velayet, nafaka, tazminat gibi bir hükümlerde verilmiş ise yani diğer bir ifade ile icrai nitelikli hüküm bulunuyor ise, yabancı mahkemede verilmiş olan bu kararın Türkiye’de hüküm ifade etmesi için, kabul edilip o karara bağlı iş ve işlemlerin yapılması için tanıma ve tenfiz davası açmak gerekir. Yani, yabancı bir mahkeme kararının bu kararın verildiği ülke dışında hüküm ve sonuç doğurması, Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.

Yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin temel hükümler 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un (MÖHUK) 50-59. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bunun yanı sıra tanıma ve tenfiz işlemlerine ilişkin 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu ile bu Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin tanıma ve tenfize ilişkin hükümleri de konumuz açısından önemlidir.

C.1-TANIMA VE TENFİZ DAVASI ŞARTLARI NELERDİR?

Tanıma ve tenfiz davası şartları, ön koşullar ve esasa ilişkin koşullar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. MÖHUK m. 50’ye göre tanıma veya tenfiz kararının verilebilmesi için gerekli olan koşullar şunlardır:

  1. Yabancı Mahkeme tarafından verilmiş bir mahkeme kararının aslı veya onaylı fotokopisi olacak,
  2. Verilen bu karar kesinleşmiş olacak,
  3. Yabancı Mahkeme Kararının tamamının yeminli tercüman tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiş ve resmi kurumlar tarafından tasdik edilmiş (apostil) onaylı sureti bulunacak.
  4.  Tenfizi istenen kararın mutlaka mahkeme veya hakem tarafından verilmesi ve mahkeme hükmü niteliği taşıması gerekir. Belediye, Eyalet valiliği, Nüfus Müdürlükleri vb. idari birimlerin veya makamların verdiği kararın tenfizine karar verilemez.
  5. T.C. ile ilamın verildiği yabancı devlet arasında yasadan doğan fiili veya hukuki karşılıklılık (mütekabiliyet) veya bu konuda anlaşma(sözleşme) olmalıdır.
  6.  Yabancı Mahkeme Hükmünün kamu düzenine açıkça aykırı olmaması gerekir, (örneğin Türk hukukunda aslonan velayet konusunda küçüklerin menfaatleridir. Eğer bu kural göz ardı edilmiş ise tenfiz kararı verilemez.)
  7.  İlamın Türk Mahkemelerinin kesin yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması gerekir.(Taşınmazın aynına ilişkin davalarda Türk mahkemelerinin yetkisi kesindir.) ancak boşanma ,ayrılık ve evliliğin iptali gibi davalar da kesin yetki yoktur.
  8.  Yabancı ülke kanunları uyarınca karşı tenfizi istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyapta hüküm verilmiş olsa dahi, bu kişinin yukarıda ki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemelerine itiraz etmemiş olması gerekir. İtiraz etmiş ise davanın reddine karar verilmelidir. Kısacası Tenfiz kararı verilebilmesi için yabancı mahkeme tarafından usulüne uygun olarak karşı tarafa savunma hakkı verilmesi gerekir
  9.  Türklerin kişi hallerine ilişkin yabancı ilamda Türk kanunlar ihtilafı kuralları gereğince, yetkili kılınan hukukun uygulanmamış ve Türk vatandaşı olan davalının tenfize bu yönde itiraz etmemiş olması gerekir. Diğer bir anlatımla Türk kanunlar ihtilafı kuralları gereğince Türklerin boşanma davaları için öngörülen hukukunun uygulanmadığının belirlenmesi ve bu yönde davalının itirazda bulunması halinde tenfiz kararı verilemez.

C.2-TANIMA TENFİZ İÇİN GEREKLİ BELGELER NELERDİR?

•   Yabancı devletin mahkemesinden verilmiş kararın asıl veya noter tasdikli sureti,

•   Apostil şerhi,

•   Mahkeme kararının, kesinleşmesi ve apostil şerhinin konsolosluk tasdikli ile yeminli tercüman aracılığı ile çevirisi,

•   Pasaport ve nüfus cüzdanı tercüme edilmiş sureti,

•   Avukat vekâletnamesi (noter tasdikli).

Türk mahkemeleri, yabancı mahkeme kararlarının tanınması veya tenfizi davasında sadece tanıma veya tenfiz şartlarının bulunup bulunmadığı hususunda incelemede bulunabilir. Türk mahkemelerinde yabancı mahkeme kararında uygulanan usulün ya da kararda yer alan maddi ve hukuki tespitlerin doğruluğu incelenemez. Buna “revizyon yasağı” denir.

Yukarıda açıklanan bu tanımaya ve tenfize ilişkin genel açıklamalardan sonra konumuz olan yabancı unsurlu miras davalarında tanıma ve tenfiz konusuna gelecek olursak; öncelikle şunu söylemekte hiçbir sakınca yoktur, yabancı mahkeme tarafından verilen mirasçılık belgesi tespit hükmündedir. Bu nedenle yabancı mahkemeden alınan mirasçılık belgesinin Türkiye’de hüküm ve sonuç doğurması için Türkiye’de yabancı mahkemeden alınan mirasçılık belgesinin Türk Mahkemelerince ve yetkili makamlarının tanıması için tanıma davası açılmalıdır.*****

C.3- MİRASA İLİŞKİN YABANCI MAHKEME KARARLARININ TANINMASI VE TENFİZİ DAVALARI NEREDE VE HANGİ MAHKEMEDE AÇILMALIDIR?

Mirasa ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi davaları, tanıma veya tenfiz isteyenin Türkiye’deki yerleşim yeri asliye hukuk mahkemesinde veya sakin olduğu yer mevcut değilse yani Türkiye’de ikamet etmiyorsa, Ankara, İstanbul veya İzmir asliye hukuk mahkemelerinden birinde açılabilir.

C.4- KİMLER TANIMA VEYA TENFİZ TALEP EDEBİLİRLER?

Yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizinde hukuki yararı bulunan herkes, bu davayı yabancı mahkeme tarafından verilen kararların “kesinleşmiş olması” şartına bağlı olarak Türk mahkemesinde dava ve talep edebilir.

C.5- TAŞINMAZ MALLAR HAKKINDA YABANCI MAHKEMEDEN ALINAN MİRASÇILIK BELGESİNİN VEYA YABANCI MAHKEMECE AÇILMIŞ BULUNAN VASİYETNAMENİN TÜRK MAHKEMELERİNCE TANINMASI MÜMKÜN MÜ?

Bilinmelidir ki; Türkiye’de bulunan taşınmaz mallarının ne şekilde iktisap edileceği konusunda 5718 sayılı MÖHUK 20. Maddesi açık kanun hükmü uyarınca;

 “(1) Miras ölenin milli hukukuna tabidir. Türkiye’de bulunan taşınmazlar hakkında Türk hukuku uygulanır.

 (2) Mirasın açılması sebeplerine, iktisabına ve taksimine ilişkin hükümler terekenin bulunduğu ülke hukukuna tabidir.’’

taşınmaz mallar hakkında Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisi söz konusu olduğundan, yabancı mahkemeden alınan mirasçılık belgesinin (veraset ilamının) veya vasiyetnamenin mahkemelerce tanınması olanağı bulunmamaktadır. Ölenin milli hukukuna göre geçerli şekilde düzenlenmiş vasiyetnamenin geçerli olduğu aşikardır fakat ilgili vasiyetname tek başına taşınmazların intikali için yeterli olmayacaktır. Bu nedenle Türk Mahkemeleri nezdinde taşınmazların intikalini de kapsayacak şekilde bir mirasçılık belgesinin edinilmesi için başvuruda bulunulması gereklidir. Bu hususta; sırasıyla murisin mirasçıları olduğu iddia edilen eşi ve çocukları ile arasındaki ırsi bağı gösteren, vatandaşı oldukları yabancı ülke mahkemeleri veya Nüfus Müdürlüklerince usulüne uygun düzenlenmiş ilam ya da nüfus kayıtlarının edinilmesi akabinde Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvuruda bulunarak gayrimenkuller için mirasçılık belgesinin verilmesinin talep edilmesi ve alınacak mirasçılık belgesinin ardından Tapu’da gerekli işlemlerinin tamamlanması ile yabancı uyruklu miras bırakanın Türkiye’de bulunan taşınmazların miras yoluyla intikali mümkündür. Diğer açıdan taşınırlara ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanınması mümkündür. Yabancı mahkemenin mirasa ilişkin bir kararı veya mirasçılık (veraset) ilamı, Türkiye’deki hem taşınır hem taşınmaz mallara ilişkin ise, taşınırlara ilişkin kısmının tanınmasına karar verilebilir.

D.- MİRASÇILIK BELGESİ NEDİR? İLGİLİSİNE HANGİ HAKLARI SAĞLAR?

Mirasçılık Belgesi, belirli bir miras bırakanın yasal mirasçılarının hangi kişi ya da kişilerden oluştuğunu ve bu kişilerin yasal miras paylarını gösteren belgelerdir.

Türk hukuku bakımından bu belgeler, lehine düzenlenen kişiye miras malları (tereke) üzerinde yapılacak işlem ve tasarruflar bakımından mirasçı sıfatıyla tasarruf yetkisi ve mirasçı olarak bu tasarruf yetkisine sahip olduğunu üçüncü kişilere ispat etme imkânını verir. Diğer bir ifade ile, Türk hukuku bakımından mirasçılık belgesi, mirasçıya talebi üzerine verilen ve onun mirasçı sıfatını kanıtlamak suretiyle miras malları (tereke) değerleri üzerinde, taşınırlar bakımından fiili hakimiyeti ele geçirmek; taşınmazlarda ise tapu sicil mülkiyetini ve zilyetliğini elde ederek tasarruf etmesine ve alacakları tahsil etmesine yarayan, kesin nitelikte olmayan bir yetki belgesidir.

D.1- YABANCI BİR MAHKEMEDEN ALINAN MİRASÇILIK (VERASET) BELGESİ TEK BAŞINA TÜRKİYE’DE GEÇERLİ MİDİR? YABANCI MAHKEMEDEN ALINAN MİRASÇILIK BELGESİ İLE TÜRKİYE’DE HUKUKSAL İŞLEMLER YAPILABİLİR Mİ?

Yabancı ülkenin noterlerinden, nüfus müdürlüklerinden veya belediyelerinden alınmış veya verilmiş mirasçılık belgesi Türkiye’de hüküm ifade etmez. Yani Türkiye’de bu yerlerden alınmış mirasçılık belgeleri ile hukuki işlem yapamazsınız.

Kaldı ki, eğer Türk mahkemelerinin münhasır yetkisi bulunuyorsa, söz konusu işlem için tanıma yapılması da mümkün değildir. Taşınmazlar hakkındaki hükümler için Türk mahkemelerinin münhasır yetkisi bulunduğundan bu hususlara ilişkin alınmış veya verilmiş olan kararlara karşı tanıma ve tenfiz de mümkün değildir.

Bu yüzden yabancı ülke makamlarınca düzenlenmiş mirasçılık belgesinin Türk Mahkemelerince tanınması veya tenfizi mümkün değildir. Ancak, yalnızca yabancı mahkemelerce verilen ilamların (mirasçılık belgesinin) sadece Türk mahkemelerinde tanınması ve tenfizi mümkündür.

Genel anlamda, yabancı bir mahkemeden alınan mirasçılık (veraset) belgesi kararı tek başına Türkiye’de geçerli değildir. Bir yabancı, yabancı mahkemeden (kendi ülkesinden) almış olduğu mirasçılık belgesi ile Türkiye’de resmi işlemler yapamaz. Yapabilmesi için; kendi ülkesinin mahkemesinden aldığı mirasçılık belgesini Türk mahkemesinden tanıma ve tenfizini yapması gerekir. Ki, kararın taşınmaza ilişkin olmaması gerekir.

D.2- BİR YABANCI TÜRKİYE’DE NOTERLERDEN MİRASÇILIK BELGESİ ALABİLİR Mİ?

Türk hukukunda mirasçılık belgesi düzenleme yetkisi mahkemelere ve noterlere verilmişse de yabancılık unsuru içeren mirasçılık belgelerinin sadece mahkemeler tarafından düzenlenebileceği kabul edilmiştir.6217 sayılı ‘Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 14. maddesiyle Noterlik Kanunu’na 71/A, 71/B ve 71/C maddeleri eklenmiş ise de 1 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe giren bu değişikliklere göre, noterlerde mirasçılık belgesi verebilecektir. Ancak mirasçılık belgesi isteyenler arasında yabancı uyruklu bir kimsenin bulunması durumunda, noterler mirasçılık belgesi veremez.

Türk Hukukunda, mirasçılık belgesi vermeye yetkili Türk mahkemesinin, yabancı miras bırakan hakkında, yabancı hukuka tabi mirası için mirasçılık belgesi vermeyi engelleyen bir hüküm bulunmamaktadır.

D.3- BİR YABANCI MİRASÇILIK BELGESİNİ (VERASET İLAMI) NEREDEN VE NASIL ALABİLİR? HANGİ DELİLLER GÖSTERİLİR?

 

Yabancı uyruklu miras bırakanın mirasçıları, Türkiye’de kendilerine kalan miras haklarının (taşınmaz, taşınır mallar ile hak ve alacakların) adlarına payları oranında tescilini yapabilmeleri, hak ve alacaklarını elde etmeleri, tasarrufta bulunabilmeleri için mirasçılık belgesine ihtiyaçları vardır.  Mirasçılık belgesi, yabancı miras bırakanın mirasçılarını gösterir bir belge olmasının yanı sıra, mirasçı sıfatlarını ispat etmelerine yarayan ve aynı zamanda miras kalan mal ve hakların (terekeye) tasarrufta bulunabilmelerini sağlayan bir belgedir.

Türk vatandaşı olan herkes mirasçılık belgesini, Türk Medeni Kanunu 598/1 maddesi hükmü uyarınca; Sulh Hukuk Mahkemelerinden veya Noterlerden talep edip, alabilir. Ancak soy bağının veya yasal mirasçılığın tespit edilememesi, nüfus kayıtlarında çelişkiler bulunması veya açık olmaması, vasiyetname düzenlenmesi veya mirasçılık belgesi için başvuran kişinin yabancı olması, mirasçılardan birinin gaip olması veya evlatlık olması gibi hallerde Noterler mirasçılık belgesi verememektedir. Böyle bir durumun varlığı halinde mirasçılık belgesi yalnızca Sulh Hukuk Mahkemelerinden talep edilebilir. Yani özetle bir yabancı Noterden mirasçılık belgesini alamaz. Kendisine yabancı bir kimseden miras kalan mirasçı mirasçılık belgesini almak için Türkiye’de mahkemeye müracaat etmek zorundadır. Bir yabancı mirasçılık belgesini sulh hukuk mahkemesinden ancak talep edebilir.

Mirasçılık sıfatının ispatı bakımından da hangi delillerin kullanılabileceği ve delillerin ispat gücü hâkimin hukukuna göre belirlenecektir. Yasal mirasçılar söz konusu olduğunda bunlar ile miras bırakan arasındaki irs bağlantısı kanıtlanmak zorundadır. Yasal mirasçılık, Türk hukukuna göre öncelikle nüfus kayıtlarına göre, nüfus kaydı bulunmaması hâlinde ise her türlü delille ispatlanabilir. Yargıtay kararlarında da vurgulandığı üzere, bu hususta nüfus kayıtları dışında, mahkeme ilâmları, tapu ve vergi kayıtları, iskân belgeleri, muhtarlık belgeleri, askerlik kayıtları, tanık ifadelerinden de delil olarak yararlanılabilir. Bu anlamda, miras bırakanın ya da mirasçıların Türk vatandaşı olması ya da yabancı olmakla birlikte yabancılar kütüğüne kayıtlı olması durumunda Türkiye’de tutulan nüfus kayıtlarından yararlanılabilir. Milletlerarası istinabe yoluyla ilgili devletlerden de yabancıların varsa nüfus kayıtları, yabancı ülkeden alınan ölüm kaydı belgesi ya da benzer işlevi gören kayıt, sicil ve diğer belgelerin talep edilmesi dışında tanık ifadelerine, bilirkişi aracılığıyla belge incelenmesi yoluna da başvurulabilir. Miras bırakanın taşınmaz mallarının iktisap edilebilmesi için mirasçılar, ölüm olayından sonra miras bırakan ile aralarındaki mirasçılık ilişkisini kanıtlamaya yarayacak her türlü delili (defin kağıdı, hastane raporu, kolluk güçlerince hazırlanan tutanaklar, yabancı ülkelerin nüfus ve vatandaşlık işleri birimlerince hazırlanan evraklar vb.) sunabilirler. Yabancı ülke resmî kurumlarından alınan belgeler, resmi şekilde Türkçe’ye çevrilmelidir ve bu belgelere apostil şerhi eklenmelidir.

Taşınmaz mallara ilişkin mirasçılık (veraset) ilamı, Türk hukukuna göre; taşınır mallara ilişkin veraset ilamı ise miras bırakanın milli hukukuna göre verilir. Mirasçılar hem taşınır hem taşınmaz mallar için veraset ilamı talep ediyorsa bu durumu mahkemeye bildirmelidirler. Mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkin davalar çekişmesiz yargıya tabi olduğundan hasımsız olarak açılması gerekir. Ancak, davacının mirasçılık sıfatına ve miras payına karşı çıkan kişilerin bulunması halinde, mirasçılık belgesi verilmesi davasında hasım gösterilmesi mümkün olacaktır.

Yabancı mahkeme ilâmlarından da (yabancı mahkemeden alınmış olan mirasçılık belgesi ) MÖHUK (m. 58) uyarınca tanınmaları halinde kesin delil; tanınmamaları durumunda da takdiri delil olarak yararlanılabilir.  Atanmış mirasçı ya da vasiyet alacaklısının lehine mirasçılık belgesi düzenlenmesini talep etmesi durumunda ise ilgili ölüme bağlı tasarrufu mahkemeye ibrazı, sunulması gerekmektedir. Yabancı devlet makamlarınca hazırlanan resmî belgelerden yararlanılmak istendiğinde bu belgelerin Türkiye’de de resmi belge vasfı taşıması, Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası sözleşmelerin yabancı resmî belgelerin tasdiki ile ilgili hükümleri saklı kalmak kaydıyla, belgenin verildiği devletin yetkili makamı veya ilgili Türk konsolosluk makamı tarafından onaylanmasına (apostil) bağlıdır. Yabancı dilde yazılmış belgeye dayanan taraf, tercümesini de mahkemeye sunmak zorundadır. Mahkeme kendiliğinden veya diğer tarafın talebi üzerine de belgenin resmî tercümesini isteyebilir.

D.4- APOSTİL NEDİR? TÜRKİYE AÇISINDAN APOSTİL İŞLEMLERİ NELERDİR?  HANGİ MAKAMLAR APOSTİL İŞLEMİ YAPMAYA YETKİLİDİR?

Yabancı bir ülkede düzenlenen resmi belgeler kural olarak düzenlendikleri ülkede resmiyet sıfatına haizdirler. Resmi bir belgenin düzenlendiği ülke dışında da resmi bir belge olarak kullanılabilmesi için, söz konusu belgenin işleme konulacağı devletin konsolosu tarafından tasdik edilmesi gerekir. Bu bağlamda HMK madde 204 uyarınca, yabancı devlet makamları tarafından hazırlanan resmi belgelerin, Türkiye’de bu vasfı taşıması, belgenin verildiği devletin yetkili makamı veya ilgili Türk konsolosluk makamı tarafından onaylanmasına bağlıdır. Ayrıca Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası sözleşmelerin yabancı resmi belgelerin tasdiki ile ilgili hükümleri saklıdır.

Bu sözleşmelerin en önemlisi Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılmasına dair akdedilen 05.10.1961 tarihli La Haye Konvansiyonu’dur. Söz konusu konvansiyon, akit devletlerden birisinde düzenlenmiş olan ve konvansiyon metninde sayılan resmi bir belgenin diğer bir ülkede kullanılabilmesi için takip edilmesi gereken prosedürü düzenlemektedir.

Bu bağlamda konvansiyon, 1. maddesinde aşağıda sayılan belgelerin resmi belge kapsamında olduğunu belirtmektedir. Buna göre resmi belgeler şu belgelerdir;

•          Savcı, zabıt katibi veya adliye memuru tarafından verilmiş belgeler de dahil olmak üzere, devleti bir yargı organına veya mahkemesine bağlı makam veya görevli memur tarafından düzenlenmiş olan belgeler,

•          İdari belgeler,

•          Noter senetleri,

•          Kişilerce özel sıfatla imzalanmış belgeler üzerine konulmuş olup belgenin kaydının veya belirli bir tarihte mevcut olduğunun ve imzaların doğruluğunun resmi makam ve noterlerce tasdiki gibi resmi beyanlar.

Konvansiyonun 3. maddesinde ise, imzanın doğruluğunun, belgeyi imzalayan kişinin sıfatını ve gerektiğinde bu belge üzerinde mühür veya aslı ile aynı olduğunun teyidi için zorunlu görülebilecek tek işlemin, belgenin verildiği devlet yetkili makamınca bu belgeye 4. maddede tanımlanan tasdik şerhinin (“Apostil”) konulmasından ibaret olduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda apostil şerhinden, belirtilen resmi belgelerin herhangi bir başka işleme tabi tutulmasına gerek kalmaksızın diğer taraf devlet makamı tarafından kabul edilmesini sağlayan tasdik şerhi olduğu anlaşılmaktadır.

Her akit devlet, apostil vermekle ilgili yetkili makamlarını kendisi belirler. Bu bağlamda, idari belgeler ve noter senetleri için valilikler ve kaymakamlıklar; adli belgeler için ise Ağır Ceza Mahkemesi olan merkezlerdeki Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanlıkları yetkilidir.

Apostil tasdiki gerçekleştirilen belge, sözleşmeye taraf tüm ülkelerde geçerli bir belge olarak kabul edilir. Bu bağlamda önemli olan bir husus ise, apostil şerhi sadece söz konusu resmi belgede bulunan imzaların doğruluğu ve bu belgeyi imzalayan kişinin sahip olduğu sıfatını onaylamakta olup, yabancı resmi bir belgede apostil şerhinin bulunması bu belgenin içerik bakımından da doğrulandığı anlamına gelmemektedir.

D.5- YABANCI UNSURU İÇEREN MİRASÇILIK BELGESİNİN ÇEKİŞMESİZ YARGILAMA YOLUYLA VERİLMESİ HALİNDE HANGİ MAHKEME GÖREVLİDİR?

Yabancılık unsuru içeren mirasçılık belgesi verilmesi talepleri bakımından görevli mahkeme çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece sulh hukuk mahkemesi olduğundan çekişmesiz yargı yoluyla mirasçılık belgesi düzenlenmesi talepleri söz konusu olduğunda da görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesidir.

D.6- YABANCI UNSURU İÇEREN MİRASÇILIK BELGESİNİN ÇEKİŞMESİZ YARGILAMA YOLUYLA VERİLMESİ HALİNDE HANGİ MAHKEME YETKİLİDİR?

Kanunda yabancılık unsuru içeren mirasa ilişkin davalar bakımından da Türk mahkemesinin milletlerarası yetkisi MÖHUK m. 43‟te özel olarak düzenlenmiştir. MÖHUK m. 43 uyarınca mirasa ilişkin davalar ölenin Türkiye’deki son yerleşim yeri mahkemesinde, son yerleşim yerinin Türkiye’de olmaması hâlinde terekeye dâhil malların bulunduğu yer mahkemesinde görülür.

D.7- YABANCI UNSURU İÇEREN MİRASÇILIK BELGELERİNİN ÇEKİŞMELİ YARGI YOLUYLA VERİLMESİ HALİNDE VERİLMESİNDE HANGİ MAHKEME GÖREVLİDİR?

Mirasçılar arasında gösterilmemiş bir kişinin, mahkemeye başvurarak kendisinin de mirasçı olduğunu belirterek mirasçılık belgesine itiraz etmesi durumunda iş çekişmeli hale geldiğinden konu artık çekişmeli yargı alanına girecektir. Mirasçılık belgesinin geçersizliği yani iptali (veya düzeltilmesi) ve yenisinin verilmesi talep edildiğinde ise birbiriyle uyuşmazlık içinde olan taraflar bulunacağından bu uyuşmazlık da ancak dava yoluyla çözüme kavuşturulabilecektir.

Mirasçılık belgesinin iptali davasında davacı ya kendisinin de mirasçı olduğunu ya da mirasçılık belgesinde gösterilen kişilerin mirasçı olmadığını ya da belgede gösterilen miras paylarının hatalı olduğunu ileri sürerek mirasçılık belgesinin değiştirilmesi veya iptali ile gerçeğe uygun yenisinin verilmesi talebinde bulunabilecektir.

Davacı sadece mirasçılık belgesinin iptalini talep etmişse, mahkeme eski mirasçılık belgesini iptal ile yetinecek kendiliğinden yeni belge düzenlemeyecektir.

Bu davalar hakkında görevli mahkeme ise HMK’da özel bir hüküm bulunmamakla birlikte çekişmeli yargıda asli görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olduğundan, mirasçılık belgesinin iptali ve yeni mirasçılık belgesi verilmesi davası bakımından da görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olacaktır.

D.8- YABANCI UNSUR İÇEREN MİRASÇILIK BELGELERİNİN ÇEKİŞMELİ YARGI YOLUYLA VERİLMESİ HALİNDE VERİLMESİNDE HANGİ MAHKEME YETKİLİDİR?

Kanunda basamaklı yetki kuralı kabul edildiği için yabancılık unsuru içeren mirasa ilişkin davalar öncelikle ölenin Türkiye’deki son yerleşim yeri mahkemesinde açılmalı; miras bırakanın son yerleşim yeri Türkiye’de değilse terekeye dâhil malların -taşınır ya da taşınmaz niteliği dikkate alınmaksızın- bulunduğu yer mahkemesinde açılmalıdır.

D.9- YABANCILIK UNSURU İÇEREN MİRASÇILIK BELGELERİNİN DÜZENLENMESİNDE HANGİ HUKUK UYGULANACAKTIR?

1.     Mirasın Açılması Sebepleri Bakımından Uygulanacak Hukukun Tayini:

Mirasın açılma sebepleri veya mirasın açılma durumlarında uygulanacak hukuk terekenin bulunduğu devlet hukukudur. Dolayısıyla miras bırakanın terekesine dâhil malların birden fazla ülkede bulunması durumunda mirasın açılma sebepleri bakımından farklı hukukların uygulanması gerekecektir.

Miras bırakanın Türkiye’de bulunan malları için mirasın açılma sebepleri açısından MÖHUK m. 20/2 gereği Türk Medeni Kanunu’na göre Türk hukuku uygulanacaktır.

Bu sebeplerin gerçekleşip gerçekleşmediği bakımından ispat yükü ve deliller hususunda yetkili hukuk ise milletlerarası usul hukuku kuralları dikkate alınarak belirlenecektir.

MÖHUK uyarınca, miras bırakanla ilgili olarak ölmüş sayılma (ölüm karinesi) ya da gaiplik halinin gerçekleşip gerçekleşmediği, hakkında gaiplik ya da ölmüş sayılma kararı verilecek olan kişinin atıfla beraber millî hukukuna göre; millî hukukuna göre hakkında ölmüş sayılma ya da gaiplik kararı verilemeyen kişinin mallarının Türkiye’de bulunması ya da eş ya da mirasçılarından birinin Türk vatandaşı olması halinde Türk hukukuna göre çözüme kavuşturulacaktır (m. 11).

Yetkili hukuk belirlenirken MÖHUK m. 3 gereği dava anı esas alınacaktır.

2. MİRASÇILIK BELGESİ DÜZENLENMESİ İÇİN BAŞVURUDA BULUNAN KİŞİLERİN MİRASÇILIK SIFATININ VE YASAL MİRASÇILARIN MİRAS PAYLARININ TESPİTİ BAKIMINDAN UYGULANACAK HUKUKUN TAYİNİ

Yabancılık unsuru içeren miras söz konusu olduğunda, kimlere mirasçılık belgesi verileceği ve yasal mirasçıların miras payları MÖHUK m. 20/1 uyarınca; ölenin Türkiye dışında bulunan taşınır ve taşınmaz terekesi ile ölenin millî hukukuna, Ancak Türkiye’de taşınmaz terekesi bulunmakta ise 20/1’deki istisna kuralı nedeniyle terekenin bu kısmı Türk hukukuna tâbi olacaktır.

Buna göre, mirasçılar ve miras payları miras bırakanın milli hukukuna göre tespit edilecek; ancak miras bırakanın Türkiye’de taşınmaz malı bulunması halinde sadece bu malla ilgili olarak mirasçılar ve miras payları Türk hukukuna göre belirlenecektir.

Yabancılık unsuru içeren mirasçılık belgeleri düzenlenirken mirastan yoksunluk dışında mirasçılıktan çıkarma, mirasın reddi veya mirastan feragatin sebep ve sonuçları da MÖHUK m. 20/1 uyarınca mirasa uygulanacak hukuka göre tespit edilmelidir.

E- YABANCI GERÇEK KİŞİLERİN TÜRKİYE’DE MİRAS YOLUYLA GAYRİMENKUL EDİNMESİ HANGİ YOLLA OLMAKTADIR? BU KONUDA BİR SINIRLANDIRMA VAR MIDIR?

2644 Sayılı Tapu Kanunun 35. Maddesi kapsamında hangi ülke vatandaşlarının Türkiye’de taşınmaz edinebileceğinin tespit edilmesinde esas alınacak kriter “kanuni sınırlamalara uyulmak kaydıyla uluslararası ikili ilişkiler yönünden ve ülke menfaatlerinin gerektirdiği hallerde Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen ülkelerin vatandaşı olmak, edinilen taşınmazlar ile bağımsız ve sürekli nitelikteki sınırlı ayni hakların toplam alanının, özel mülkiyete konu ilçe yüz ölçümünün yüzde onunu ve kişi başına ülke genelinde otuz hektarı geçmemesi’’ olarak belirlenmiştir. Görüldüğü üzere kanunda miras yoluyla edinilebilecek taşınmaz miktarı, edinilen bağımsız ve sürekli nitelikte ayni haklar ile, hem ilçe genelinde yüzölçümü üzerinden oransal, hem de ülke genelinde miktar yönünden olmak üzere iki şekilde sınırlandırılmış ve böylelikle Cumhurbaşkanı’na hangi ülke vatandaşlarının Türkiye’de miras yoluyla taşınmaz edinebileceğini tespit etme yetkisi verilmiştir. Bu çerçevede kanunda yer alan ifadeye göre, Cumhurbaşkanı diğer ülkeler ile Türkiye arasındaki ikili ilişkileri ve Türkiye’nin menfaatlerini dikkate alarak hangi ülkelerin vatandaşlarının Türkiye’de taşınmaz edinebileceğine karar verecektir.

6302 sayılı Kanun ile değişik Tapu Kanunu m. 36 f. 6 ile getirilen ikinci önemli değişiklik, yabancı gerçek kişilerin f.1’de yer alan sınırlamalara aykırı şekilde miras yoluyla edindikleri taşınmazın Maliye Bakanlığı’nca verilecek bir yılı geçmeyen süre içinde kendileri tarafından tasfiye edileceği, ancak taşınmazın kendilerine tanınan süre zarfında tasfiye edilmemesi halinde taşınmazın tasfiye edileceği ve elde edilen bedelin hak sahibine verileceği düzenlenmiştir.

Böylelikle f. 1’de yer alan şartların karşılanmaması halinde dahi miras hakkı tamamen ortadan kaldırılmamakta, taşınmaz mirasçıya intikal etmekte ancak mirasçı taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunamamakta, taşınmaz tasfiye edilerek bedeli hak sahibini verilmektedir. Bu doğrultuda ilgili şartları taşımayan kişiler Türkiye’de taşınmaz maliki olamasa da bu kişilerin kanuni miras hakkından hatta ölüme bağlı tasarruf yoluyla sahip olmaları gereken haklarından mahrum kalmadığı Tapu Kanunu’na m. 36 f. 6 ile sabittir.

E.2- YABANCI TÜZEL KİŞİLERİN TÜRKİYE’DE MİRAS YOLUYLA GAYRİMENKUL EDİNMESİ HANGİ YOLLA OLMAKTADIR? BU KONUDA BİR SINIRLANDIRMA VAR MIDIR?

Türk hukukunda tüzel kişiler TMK m. 48 uyarınca yaş, cins, hısımlık gibi insana özgü niteliklere bağlı olanlar haricinde tüm hak ve borçlara ehildirler. O halde tüzel kişilerin kanuni miras yoluyla taşınmaz edinmesi mümkün değildir. Bununla birlikte, ölüme bağlı tasarruflar yoluyla Türkiye’de taşınmaz edinmeleri mümkündür.

Tapu Kanunu m. 35 f. 2 uyarınca “Yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri ancak özel kanun hükümleri çerçevesinde taşınmaz ve sınırlı ayni hak edinebilirler” ifadesiyle anılan tüzel kişilerin ancak özel kanun hükümleri çerçevesinde Türkiye’de taşınmaz edinebileceğini belirtmiştir.

E.3- YABANCI GERÇEK KİŞİLERİN TÜRKİYE’DE MİRAS YOLUYLA TAŞINIR (ARABA / BANKADA PARA) EDİNMESİ HANGİ YOLLA OLMAKTADIR? BU KONUDA BİR SINIRLANDIRMA VAR MIDIR?

Yabancı ülke vatandaşı olan miras bırakanın (murisin) Türkiye’de bulunan mal varlığındaki (terekesindeki) taşınır mallar (araba, bankada para v.s.) hakkında murisin milli hukuku uygulanacaktır. Yabancı ülke vatandaşı olan miras bırakanın (murisin) yasal mirasçıları tarafından dava Türkiye’de açılsa dahi, taşınır mirasa ilişkin mal varlığı bu kişinin vatandaşı olduğu ülke hukukuna göre hüküm kurulup, kendi ülke hukukuna göre işlem yapılacaktır. Taşınır miras mal ve haklarının (terekenin) yasal mirasçılarına intikali için, Türk Mahkemelerinden alınmış mirasçılık belgesi yeterli olacaktır. Türk devletinin, yukarıda izah edildiği üzere taşınmazlar için bulunan münhasıran yetkisi, taşınırlar için bulunmadığından, murisin taşınırlar için terekesi üzerinde herhangi bir kısıtlaması söz konusu değildir.

E.4- TAŞINIR VEYA TAŞINMAZ MİRAS PAYLARINI MİRASÇILARIN ADLARINA TESCİLİ İÇİN GEREKLİ İŞLEMLER VE BELGELER NELERDİR?

Öncelikle, yabancı ülke vatandaşları tarafından Türkiye’de bulunan miras haklarını edinebilmek için Türk mahkemesinden alınacak olan mirasçılık belgesini ihtiyaç vardır.  Bunun yanında bu kişi yabancı uyruklu murisin mirasçısı olduğuna dair Türk mahkemeleri tarafından düzenlenmiş bir mirasçılık belgesine sahip olsa dahi taşınmazın kendisine intikalini istemesi durumunda kişinin Bakanlar Kurulu tarafından 2012 yılında düzenlenen listede yer alan 183 ülkeden birinin vatandaşı olup olmadığına bakılmaktadır. Listede yer alan 183 ülkeden birinin vatandaşı olan murisin mirasçısı Türkiye’de geçerli mirasçılık belgesine de sahip olduktan sonra, tapuda da gerekli işlemleri tamamlamasıyla birlikte, taşınmaz malın mülkiyetinin mirasçı kişi üzerine geçişi kayıtlar üzerinde de tamamlanmış olacaktır.

Ancak mirasçı, bu listede yer almayan bir ülkenin vatandaşı ise miras kalan taşınmaz mal üzerinde mülkiyet hakkına sahip olamayacaktır. O halde, yabancı ülke vatandaşı murisin mirasçılarının Türkiye’de taşınmaz ediniminde karşılıklılık esası değil, Bakanlar Kurulu’nun listesinin belirleyici olduğu söylenebilir. Listede yer alan 183 ülkede dışında kalan ülkelerden birinin vatandaşı olan murisin mirasçılarının miras hakkı; ancak ilgili taşınmazın satılması neticesinde ortaya çıkan bedel üzerinde diğer bir ifade ile taşınır üzerinde oluşacaktır.

Yabancı ülke vatandaşı olan murisin Türkiye’de bulunan terekesindeki taşınır mallar (araba, bankada para v.s.) hakkında ise murisin milli hukuku uygulanacaktır. Dava Türkiye’de açılsa dahi taşınır mirasa ilişkin meselelerde bu kişinin vatandaşı olduğu ülke hukukuna göre hüküm kurulacaktır. Taşınır terekenin intikalinde ise yine Türk Mahkemelerinden temin edilen mirasçılık belgesi, yabancı uyruklu murisin mirasçısının Türkiye’de mal üzerindeki miras hakkını edinmesi adına yeterli olacaktır.

Dolayısıyla yukarıda genel bilgilerden sonra aşamaları maddeler halinde belirtecek olursak,

1- Öncelikle, mirasçılık belgesinin çıkartılması gerekir. Bunun için mirasçıların mirasçılığını, irsi akrabalığını gösterir vatandaşı olduğu ülke mahkemelerinin veya nüfus müdürlüklerince düzenlenmiş nüfus kayıtları, ölüm belgesi vs. beraberinde Türkiye’de mahkemeye sunmak için edinirler.

2-Daha sonra Sulh Hukuk Mahkemesinde başvuruda bulunarak Mirasçılık belgesi verilmesi için talepte bulunup bu belgeyle Tapu Müdürlüklerine, Trafiğe veya Bankalara başvurulması gerekir.

3-Yabancı ülke Kanunlarına göre düzenlenmiş vasiyetname gibi belgeler, Yargıtay Kararları doğrultusunda Türk Mahkemeleri tarafından kabul edilmemektedir bu nedenle veraset ilamı Türk Hukukuna göre Türk mahkemelerinden alınmaktadır.

Taşınır veya Taşınmazın tescilinde İstenilen Belgeler Nelerdir?

*Fotoğraflı nüfus cüzdanı, son altı ayda çekilmiş vesikalık

* Ölüm Belgesi (yabancı ülkede Apostil şerhi) ve Mirasçılık belgesi

* Çocuk varsa Doğum belgesi, Evlilik Belgesi

* Nüfus Kayıt Örneği (Vatandaşı olduğu ülkenin nüfus kayıt örneği düzenleyip düzenlemediğine bağlı)

* Vergi Dairesinde Ölüm Belgesini sunularak, alınacak İntikal beyannamesi ve Vergi ilişiğinin kesildiğine dair belge

* Bütün belgeler ile Tapu Dairesinden istenilen belgeler sunulmalı.

* Taşınmaz için yeni mirasçıları gösterir tapu belgesi alınmalıdır.

Tapuda veya vergi dairesinde vekaletname ile işlem yapılacaksa her bir işlem için ayrı bir yetkilendirme gerekir (ör: veraset intikal işlemi ayrıca vekaletnamede belirtilmelidir.)

Devir işlemleri için tüm mirasçıların her birinden onay gerekir mi?

Taşınmazın devri için tüm mirasçıların onayına ve imzasına ihtiyaç yoktur. Tek bir kişi mirasçılık işlemlerini yapabileceği gibi, Tapu sicil müdürlüğüne tek başına başvurabilmektedir.

Taşınmazın devri işlemlerinde harç nasıl ücretlendirilir?

492. sayılı Harçlar kanununa göre herhangi bir harca tabi değil ise de taşınmaza ait vergi borcu var ise ödenmesi gerekir. Bunun için taşınmazın bulunduğu yer belediyesine gidilerek rayiç bedel yazısı talep edilir.

Veraset ve İntikal vergisi münasebetinin kesildiğine yönelik vergi dairesinden belge alınarak. Tapu sicil müdürlüğüne gidilmelidir. Tapu sicil müdürlüğü ancak döner sermaye bedeli isteyecektir.

Tüm bu işlemeler doğru şekilde tamamlandığında tapu müdürlüklerince mirasçılara yeni tapu çıkaracaktır.

TÜRK HUKUKUNA GÖRE YABANCI MİRAS BIRAKANIN YAPMIŞ OLDUĞU VASİYETNAME NASIL AÇILIR VE YERİNE GETİRİLİR? TENFİZİ MÜMKÜN MÜDÜR?

Bileceği üzere, milletlerarası miras hukuku alanında, taşınır miras ile taşınmaz miras ayrımı yapılmaksızın prensip olarak, mirasa uygulanacak hukuk tek bir hukuka yani ölenin (miras bırakanın) milli hukukuna tabi kılınmıştır. Ancak Türkiye’de bulunan taşınmazlar bakımından istisna konularak (MÖHUK. in. 22İf.1 hükmü ile) taşınmaz miras hakkında Türk hukukunun uygulanacağı kabul edilmiştir. Dolayısıyla, ölen bir yabancının ‘Türkiye’de bulunan taşınmaz terekesi dışında, mirasa ilişkin sorunlarında bir bütün halinde ölenin milli hukuku uygulanacağı söylenebilir.

 MÖHUK’nun düzenleme şekline göre, mirasın açılması, iktisabı , ve taksimi ile ilgili miras hukuku sorunlarında terekenin bulunduğu yer hukuku yetkili kılınmıştır (MOHUK. m. 22/f.2). Yani, ölen bir yabancı kişinin mirasına uygulanacak hukuk, yabancı bir miras hukuku olsa dahi Türkiye’de bulunan menkul terekesi hakkında, Türk miras hukuku hükümleri uygulanacaktır.

Ölen yabancı bir miras bırakanın “vasiyetname yapma ehliyeti ve vasiyetnameni şekli” sorunlarında çözümü, yine MÖHUK.nun 22. madde göstermektedir. Ehliyet, yabancı kişinin vasiyetnamenin yapıldığı andaki milli hukukuna tabidir (MOHUK. m. 22/f5) şekil ise; ölenin milli hukukuna veya vasiyetnamenin düzenlendiği yer hukukuna (Locus Regit Actum = LRA kuralı) tabidir. Yabancı miras bırakanın yaptığı vasiyetname ya kendi milli hukukunun şekline ya da düzenlendiği yer hukukunun şeklinden birine uygun olması yeterlidir. Ayrıca belirtilmelidir ki, yabancı bir ülkede yapılmış bir vasiyetname, yabancının Türkiye’deki taşınmazları bakımından Türk hukukunun aradığı şekil şartlarına uygun olarak yapılmış ise şekil açısından geçerli kabul edilir (MÖHUK. m. 6 ve in. 22/4) Türkiye’de mirasçı bırakmadan öleni bir yabancının terekesinin yabancı bir devlete geçmesini önlemek amacıyla; Türkiye’deki terekesi miras statüsüne göre mirasçısız kalmış ise, Türk Devleti mirasçı olacaktır. (MÖHUK:t m. 22/f.3). Buna göre yabancı bir devletin Türkiye’de tereke üzerinde mirasçı olarak hak sahibi olması imkanı yoktur. Bu belirtilenlerden başka Medeni Kanunumuzun 531-538. maddeleri arasında düzenlediği terekenin (Mirasın) ve vasiyetnamenin açılması ile ilgili genel ve özel ihtiyat tedbirleri miras intikalini sağlamaya yönelik birer çekişmesiz yargı işlemleri olmaları nedeniyle Lex Fori’ye tabi mirasın intikaline ait konulardır. Bu konuda devletler arasında karşılıklılık esasına göre yapılan ikili anlaşmalarla bu tedbirlerin alınmasındaki yetkili makam, kapsam ve vasiyetnamelerin yerine getirilmesi gibi konulara çözüm getirilmektedir. Bu yola gitmek, devletlerin, çekişmesiz yargı alanındaki mahkeme ve ‘makamların milletlerarası yetkisini tek taraflı, olarak belirleyememesinden kaynaklanır.  Türkiye’de ölen yabancı bir kişinin taşınır terekesi hakkında kendi milli hukukunun uygulanacağı ve bu kişinin Türkiye’deki taşınır malları ile ilgili satış ve bloke gibi işlemlere Sulh Yargıcı birer ihtiyati tedbir olarak girişemez Böyle durumlarda, yabancının terekesi hakkında bir işlem yapmadan önce yabancının yurttaşı olduğu devlet ile Türkiye arasında bir adli sözleşme olup olmadığına bakılacak Ve bir sözleşme varsa, ona göre gerekli işlemler yapılacaktır. Genellikle bu sözleşmelerde konsolosluklara karşılıklılık esaslarına göre ayrıntılı yetkiler tanındığı için özellikle yabancının terekesi üzerinde hak iddia eden kişiler de varsa terekeyle ilgili ihtiyati tedbirlerin yabancının öldüğü yer Sulh Yargıcı tarafından (Lex Fori esasına göre) alınabilmesi olanağı vardır .

Yabancı bir kişinin geride “bıraktığı vasiyetnamenin yerine getirilmesi sorunu” da önem taşımaktadır. Bu durumda, yabancının dava konusu yapılan vasiyetnamesinin usulüne uygun ve infaz edilebilir olması gerekir (HUMK. m. 537 vd. hükümleri uyarınca). Bunun için de yabancının milli hukukuna göre bu yasiyetnamenin geçerli ve yerine getirilebilir olduğu, o yerdeki yetkili makam tarafından yazılı bir karara (ilama) bağlanmış ve sonrada yetkili Türk Asliye Hukuk Yargıcı tarafından verilecek tenfiz kararının verilmiş olması gerekir. Ancak, bu aşamadan sonra yetkili sulh yargıcı (ölenin Türkiye’deki’ son ikametgahındaki) kendisine tevdi edilen vasiyetnameyi Asliye Mahkemesi’nin tenfiz kararına göre Medeni Kanun’un 5,35-538, maddelerine uygun olarak (Lex Fon esası gereğince) açılması prosedürünü ve yerine getirilmesi işlemlerini yapacaktır.

Yabancı uyruklu kişilerin, ölen bir Türk miras bırakanından miras alabilmeleri ancak, o yabancı kişinin ülkesinde de aynı şekilde Türk yurttaşlarına miras hakkı tanınması karşılığında mümkündür. Yabancıların miras yoluyla bir hak ve bu arada vasiyetname ile lehlerine yapılan tevcihleri kazanabilmesi için, 2644 s. Tapu Kanunu (m’. 36 ve 37) ve  HMK’nun ilgili hükümlerindeki sınırlamalara ve karşılıklılık ilkesine (mütekabiliyet esası ) uygun olarak  gerekli şartlar aranır.

Bu konuda son olarak Türk uyruklu bir miras bırakana yabancı uyruklu bir kimsenin mirasçı olması ile ilgili olarak şu noktaya da işaret etmek gerekir: Bu ‘gibi bir durumda ilgili hükümleri uyarınca Türk vatandaşlığını kazanmış olan yabancının mirasçı hakkı ve’ ehliyeti konusu yine 1062 s. K. hükümleri ve karşılıklılık esaslarına uygun olarak belirlenecektir

Miras hukukuna alanında da bazı özel ehliyet kuralları kanunda düzenlenmiştir. Ölüme bağlı tasarrufta bulunma ehliyeti, miras hukukun genel bağlama noktası olan milli hukuka bağlanmıştır. Buna göre miras ölenin milli hukukuna tabidir (MÖHUK m. 20). Mirasçılar miras bırakanın vatandaşı olduğu ülke hukukuna göre mirası olma ehliyeti var ise terekeden pay alabileceklerdir. Ölüme bağlı tasarrufta bulunma ehliyeti de tasarrufta bulunma anındaki milli hukuka tabidir (MÖHUK m. 20/5). Kişi vasiyetname düzenlerken hangi ülke vatandaşı ise o ülke hukukunun maddi hükümlerine göre düzenlemede bulunabilecektir. Ancak taşınmaz mallara ilişkin de özel ehliyet kuralı mevcuttur. Mirasçının taşınmaz malı mevcut ise bu durumda taşınmaz mala ilişkin özel ehliyet kuralı uygulanacaktır. Taşınmaz mülkiyeti elde etme ehliyeti taşınmazın bulunduğu ülke hukukuna tabidir. (MÖHUK m.21).

YABANCI KİŞİLER TÜRKİYE’DEKİ MALVARLIKLARINA YÖNELİK OLARAK TÜRKİYE’DE NASIL VASİYETNAME DÜZENLEYEBİLİRLER?

Vasiyetname, miras bırakanın son arzularını içeren yazılı belge veya sözlü beyandır. Vasiyetname, resmi makamlar önünde yapılabileceği gibi miras bırakan tarafından el yazısı ile de bırakılabilir. Sözlü vasiyetname ise istisnai bir uygulama olup özel şartların varlığı halinde yapılabilir.

Ülkemizde Türk vatandaşları tarafından noter önünde hazırlanan vasiyetnameler ölümlerinin nüfus kayıtlarına işlenmesi ile ilgili Noter tarafından vasiyetnamenin açılması ve ilgililerine okunması için resen ilgili mahkemeye gönderilmektedir.

Yabancı kişiler, öncelikle mirasçı olduğunu ispat etmeli ve veraset ilamı davası açarak mirasçılık belgesi almalı daha sonra vasiyetnamenin açılması ve okunması davası açmalıdır. Veraset ilamı ile belirlenen tüm mirasçılara vasiyetnameyi okunmak üzere mahkeme kanalı ile göndermelidir.

Miras bırakanın veraset ilamı ile belirlenen mirasçılarının Türkiye’de yaşamaması halinde yani Türkiye’de bir adreslerinin olmaması halinde, tebligatlar yurtdışındaki yasal adreslerine yapılmalıdır.

Tebligat aşamasının tamamlanmasının ardından mahkeme vasiyetnameyi resmi olarak açıp okumuş sayılacaktır. Fakat vasiyatenmanin açılıp okunması uygulanması için yeterli değildir. Daha sonra Vasiyetnamenin tenfizi yani uygulanması için ayrı bir dava açılmalıdır. Vasiyetnamenin uygulanabilmesi için açılan vasiyetnamenin tenfizi davasında yine veraset ilamı ile belirlenen tüm mirasçılara tebligat yapılmalıdır.

YABANCI KİŞİLERİN YURTDIŞINDA TÜRKİYE’DEKİ MALVARLIKLARINA İLİŞKİN OLARAK VASİYETNAMELERİNİ NASIL DÜZENLEYEBİLİRLER?

Yabancı kişinin kendi ülkesinde Türkiye’deki malvarlığına ilişkin vasiyetname düzenlemesi halinde, Milletlerarası Özel Hukuk Madde 20/4-5 uyarınca “Ölenin millî hukukuna uygun şekilde yapılan ölüme bağlı tasarruflar geçerlidir. Ölüme bağlı tasarruf ehliyeti, tasarrufta bulunanın, tasarrufun yapıldığı andaki millî hukukuna tâbidir. Ölüme bağlı tasarruf yapma ehliyeti, tasarrufta bulunan miras bırakanın tasarrufu yaptığı andaki milli hukukuna tabidir.” Yani yabancının, kendi milli hukukuna uygun şekilde Yurtdışından hazırlanan vasiyetname, Türkiye de geçerli olacaktır. Bu noktada tasarrufun konusunun taşınır veya taşınmaz olması uygulanacak hukuku değiştirmemektedir.

Bu noktada, öncelikle, mirasçının önünde iki seçenek yer almaktadır. Miras bırakılan, vasiyetnameyi düzenleyen ülke mahkemesine başvurarak açılmasını ve okunmasını sağlayabilir veya doğrudan Türk Mahkemelerine başvurarak açılması ve okunmasını sağlamak. Yurtdışında verilen vasiyetname, ilgili yabancı mahkeme tarafından açılıp okunabileceği gibi, Türk Mahkemeleri tarafından da açılıp okunabilmektedir.

Yabancı mahkeme tarafından vasiyetnamenin açılıp okunması halinde; kararın Türk mahkemeleri tarafından tanınması ve tenfiz edilmesi gerekmektedir. Önemle belirtmek isteriz ki, Türk Mahkemeleri tarafından tanınması ve tenfizi istenen her kararın mutlak suretle kesinleşmiş olmalıdır. Bir başka anlatımla, kararı veren mahkeme tarafından yargılamanın sonladığına yani kesinleştiğine dair şerh yazısı içermelidir.

Keza bu karar, Lahey konvansiyonuna üye devletler tarafından verilen bir karar ise ayrıca apostil damgası da içermelidir. Ancak Türkiye ile resmi vasiyetnamenin düzenlendiği ülke arasında apostil zorunluluğu kaldırılmışsa resmi vasiyetname doğrudan Türk mahkemesine sunulabilir.

MÖHUK’un 20. maddesinin 4. ve 5. fıkraları, ölüme bağlı tasarrufların şekil ve ehliyetine uygulanacak hukuk hakkında düzenleme getirmektedir. MÖHUK m. 20 uyarınca, ölüme bağlı tasarruf ehliyeti, tasarrufta bulunanın, tasarrufun yapıldığı andaki milli hukukuna tabidir. Buna göre olayda vasiyetnamenin geçerliliği bakımından, MÖHUK’nun ölüme bağlı tasarruf ehliyetine sahip olup olmadığı Türk hukukuna göre belirlenecektir. Ölüme bağlı tasarrufların şekli ise MÖHUK m. 20/4 hükmünde düzenlenmiştir. Ancak Türkiye, vasiyetnamelerin şekline uygulanacak hukuk konusunda, Vasiyet Tasarruflarının Biçimine İlişkin Kanun Uyuşmazlıkları Konusunda 1961 tarihli La Haye Sözleşmesi’ne taraftır ve bu Sözleşme loi uniforme niteliktedir. Bu sebeple vasiyetnamelerin şekli hakkında, MÖHUK m. 20/4 yerine 1961 tarihli Lahey Sözleşmesi hükümleri uygulama alanı bulacaktır. 1961 tarihli Lahey Sözleşmesi ise, vasiyetnamelerin düzenlenmeleri ve geri alınmalarına ilişkin işlemlerin sırf gerekli şekil koşullarına uyulmamış olmaları nedeniyle hükümsüz sayılmalarına engel olmak ve vasiyetnameleri mümkün olduğunca ayakta tutabilmek (favor testamenti) amacıyla düzenlenmiştir. Bu bakımdan Sözleşme vasiyet tasarruflarının şekline ilişkin olarak, birbirine alternatif teşkil edecek şekilde 8 adet bağlama noktası öngörmektedir. Bunlar:

  • vasiyetçinin vasiyet tasarrufunu yaptığı ülke hukuku,
  • vasiyetçinin vasiyet tasarrufunu yaptığı anda veya ölümü anında vatandaşı olduğu ülke hukuku,
  •  ikametgâhının bulunduğu ülke hukuku,
  • mutad meskeninin bulunduğu ülke hukuku ve
  • taşınmazlar söz konusu ise, taşınmazın bulunduğu ülke hukukudur.

Örneğin; Almanya’da yaşayan bir Türk vatandaşının Almanya’da vasiyet düzenlediğini düşünürsek vasiyetnamenin şeklen geçerliliği, düzenleme yeri olan Alman hukukuna veya milli hukuku olan Türk hukukuna göre belirlenebilecektir.

YURTDIŞINDA DÜZENLENEN VASİYETNAMENİN TENFİZİ NASIL YAPILIR?

Yurtdışında yaşayan bir Türk veya Yabancı bir kimse yurtdışında vasiyet düzenleyerek, Türkiye’de var olan taşınır taşınmaz mallarla ilgili tasarruflarda bulunabileceği gibi, Türkiye’de yaşayan mirasçıları etkileyecek düzenlemeler de bulunabilirler.

Örneğin İngiltere’de yaşayan kişi vefat ettiği zaman arkasında bıraktığı vasiyetnameyle Türkiye’deki mallarını yalnızca bir çocuğuna bırakmış olabilir. Ya da Yurtdışında yaşayan ve orada vefat eden bir kimse Yurtdışında Türkiye’deki malları ile ilgili vasiyetname düzenlemiş olabilir. Bu durumda vasiyet bırakan kişinin mirasçıları yurtdışında düzenlenmiş vasiyeti nasıl uygulamaya koyabilirler?

Vasiyetname karşısında mirasçılar iki yol izleyebilir;

Bunlardan ilki mirasçı ya da mirasçılar vasiyetnamenin düzenlendiği ülkede açılmasını ve tasdikini talep edebilirler.

Ya da yabancı bir ülkede düzenlenmiş vasiyetnamenin Türkiye’de veya yazıldığı ülkede açılmasını ve vasiyetnamede istenilen şekilde yerine getirilmesini isteyebilir.

Bu noktada belirtilmesi gereken önemli husus şudur; bir ülke mahkemesince açılan vasiyetnamenin başka bir ülkede geçerli olması için o ülkede tenfizinin yapılması gerekir.

Yabancı ülkede düzenlenen vasiyetname, doğrudan Türk mahkemelerine ibraz edilerek vasiyetin yerine getirilmesi yani vasiyetnameye göre mirasçılık belgesinin düzenlenmesi talep edilebilir. Yabancı ülkede düzenlenen vasiyetnamenin Türkiye’de sonuç doğurabilmesi için Türk konsolosluğu tarafından onaylanmış olması veya apostil şerhini içermesi gerekir. Ancak Türkiye ile resmi vasiyetnamenin düzenlendiği ülke arasındaki adli yardımlaşma antlaşmasında konsolosluk onayı veya apostil zorunluluğu kaldırılmışsa resmi vasiyetname doğrudan Türk mahkemesine sunulabilir. Eğer vasiyetname yabancı ülke mahkemesince açılmış ise vasiyetnamenin açılmasına ilişkin yabancı mahkeme kararının tanınması talep edilmelidir.

Miras bırakanın ölümünden sonra hüküm ifade edecek emirlerini içeren hukuki işlemlere ölüme bağlı tasarruf denir. Ölüme bağlı tasarruflar ise kendi içerisinde şekli anlamda ölüme bağlı tasarruflar ve maddi anlamda ölüme bağlı tasarruflar  olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Kanun koyucu MÖHUK m. 20/f. 5’te miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufta bulunabilme ehliyetini de tasarrufun yapıldığı andaki millî hukuka göre belirlenmesi gerektiğini kabul etmiştir. Kişinin bu işlemleri yaptığı sırada ehliyetinin olup olmadığı tabi olduğu milli hukukuna göre tayin edilecektir.

Bu hususta belirtmemiz gereken diğer bir husus ise söz konusu vasiyetnamenin veya miras sözleşmesinin hangi şekil şartlarını ihtiva etmesi gerektiğidir. MÖHUK m.20 ölüme bağlı tasarrufun şekline 7 nci madde hükmü uygulanacağı belirledikten sonra ölenin millî hukukuna uygun şekilde yapılan ölüme bağlı tasarrufların da geçerli olduğunu kabul etmiştir.

Örnek vererek somutlaştırmak istersek, Almanya’da yaşayan bir Türk vatandaşı vasiyetnamesini ya MÖHUK m.7 uyarınca hukuki işlemin yapıldığı ülke olan Alman hukukuna göre veya milli hukuku olan Türk Hukukuna göre düzenlemesi gerekmektedir. Türk hukukuna göre vasiyetname noterde resmi şekilde veya miras bırakanın el yazısı ile yazılmış ve düzenleme tarihi ile imzasını içeren bir şekilde veya acil hallerde iki tanık huzurunda sözlü bir şekilde hazırlanabilmektedir. Miras sözleşmesi ise sadece noterde yazılı bir şekilde düzenlenebilmektedir.

Son olarak miras davalarının MÖHUK m.43 uyarınca ölenin Türkiye’deki son yerleşim yeri mahkemesinde, son yerleşim yerinin Türkiye’de olmaması hâlinde terekeye dâhil malların bulunduğu yer mahkemesinde görülmesi gerekmektedir.

Yabancı Mahkemelerden verilen kararların tamamının veya kısmen tanınma talep edilebilinir. (MÖHUK’nun 40). Çekişmesiz yargı kararlarında aynı usul uygulanır. (MÖHUK’nun md 42/2). Ölüme bağlı tasarruflar ölenin milli hukukuna veya ölüme bağlı tasarrufun yapıldığı yer hukukuna tabidir ( 2675 S.Y. m. 22 ), ( Locus regit açtum ).

Şekil sebebiyle ölüme bağlı tasarrufların geçersiz hale gelmesini önlemek amacı ile 5.10.1961 tarihinde Lahey’de “vasiyet tasarruflarının biçimine ilişkin kanun uyuşmazlıkları” konusunda sözleşme (17.1.1983 tarihli resmi gazete ) imzalamış ve ölüme bağlı tasarrufların;  vasiyetçinin ölüme bağlı tasarrufu yaptığı yer hukukuna uygunsa,


a ) Vasiyetçinin ölüme bağlı tasarrufu yaptığı anda veya ölümü anında vatandaşı bulunduğu devletin hukukuna uygunsa,
b ) Vasiyetçinin ölüme bağlı tasarrufu yaptığı anda veya ölüm anında ikametgahının bulunduğu yer hukukuna uygunsa,
c ) Vasiyetçinin ölüme bağlı tasarrufu yaptığı anda veya ölüm anında mutat meskeninin bulunduğu yer hukukuna uygunsa,
d ) Gayrimenkullere ilişkin olduğu takdirde bunların bulunduğu yer hukukuna uygunsa,

Şekil bakımından geçerli kabul edileceği hükme bağlamıştır.

Apostil Nedir? Türkiye Açısından Apostil İşlemleri Nelerdir?  Hangi Makamlar Aopstil İşlemi Yapmaya Yetkilidir?

Yabancı bir ülkede düzenlenen resmi belgeler kural olarak düzenlendikleri ülkede resmiyet sıfatına haizdirler. Resmi bir belgenin düzenlendiği ülke dışında da resmi bir belge olarak kullanılabilmesi için, söz konusu belgenin işleme konulacağı devletin konsolosu tarafından tasdik edilmesi gerekir. Bu bağlamda HMK madde 204 uyarınca, yabancı devlet makamları tarafından hazırlanan resmi belgelerin, Türkiye’de bu vasfı taşıması, belgenin verildiği devletin yetkili makamı veya ilgili Türk konsolosluk makamı tarafından onaylanmasına bağlıdır. Ayrıca Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası sözleşmelerin yabancı resmi belgelerin tasdiki ile ilgili hükümleri saklıdır.

Bu sözleşmelerin en önemlisi Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılmasına dair akdedilen 05.10.1961 tarihli La Haye Konvansiyonu’dur. Söz konusu konvansiyon, akit devletlerden birisinde düzenlenmiş olan ve konvansiyon metninde sayılan resmi bir belgenin diğer bir ülkede kullanılabilmesi için takip edilmesi gereken prosedürü düzenlemektedir. Bu uluslararası sözleşme ülkemiz açısından 29.09.1985 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Sözleşmenin 1. maddesinde apostil şerhinin “Akit Devletlerden birinin ülkesinde düzenlenmiş olup da diğer bir Akit Devlet ülkesinde kullanılacak olan resmi belgelere” uygulanacağı öngörülmektedir. Böylece sözleşmeye taraf ülke vatandaşlarının kendi ülkelerinde düzenlenen söz konusu belgeleri, taraf olan diğer ülkelerde doğrudan kullanabilmeleri ve bu suretle gerekli işlemlerde kolaylığın ve süratin sağlanması amaçlanmaktadır.

Bu bağlamda konvansiyon, 1. maddesinde aşağıda sayılan belgelerin resmi belge kapsamında olduğunu belirtmektedir:

•          Savcı, zabıt katibi veya adliye memuru tarafından verilmiş belgeler de dahil olmak üzere, devleti bir yargı organına veya mahkemesine bağlı makam veya görevli memur tarafından düzenlenmiş olan belgeler,

•          İdari belgeler,

•          Noter senetleri,

•          Kişilerce özel sıfatla imzalanmış belgeler üzerine konulmuş olup belgenin kaydının veya belirli bir tarihte mevcut olduğunun ve imzaların doğruluğunun resmi makam ve noterlerce tasdiki gibi resmi beyanlar

Ancak bazı resmi belgeler bu konvansiyonun uygulama alanı dışında tutulmuştur. Bunlar, diplomasi veya konsolosluk memurları tarafından düzenlenmiş belgeler ile ticaret veya gümrük işlemleriyle doğrudan doğruya ilgili olan idari belgelerdir.

Konvansiyonun 3. maddesinde ise, imzanın doğruluğunun, belgeyi imzalayan kişinin sıfatını ve gerektiğinde bu belge üzerinde mühür veya aslı ile aynı olduğunun teyidi için zorunlu görülebilecek tek işlemin, belgenin verildiği devlet yetkili makamınca bu belgeye 4. maddede tanımlanan tasdik şerhinin (“Apostil”) konulmasından ibaret olduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda apostil şerhinden, belirtilen resmi belgelerin herhangi bir başka işleme tabi tutulmasına gerek kalmaksızın diğer taraf devlet makamı tarafından kabul edilmesini sağlayan tasdik şerhi olduğu anlaşılmaktadır.

Her akit devlet, apostil vermekle ilgili yetkili makamlarını kendisi belirler. Bu bağlamda, idari belgeler ve noter senetleri için valilikler ve kaymakamlıklar; adli belgeler için ise Ağır Ceza Mahkemesi olan merkezlerdeki Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanlıkları yetkilidir.

Apostil tasdiki gerçekleştirilen belge, sözleşmeye taraf tüm ülkelerde geçerli bir belge olarak kabul edilir. Bu bağlamda önemli olan bir husus ise, apostil şerhi sadece söz konusu resmi belgede bulunan imzaların doğruluğu ve bu belgeyi imzalayan kişinin sahip olduğu sıfatını onaylamakta olup, yabancı resmi bir belgede apostil şerhinin bulunması bu belgenin içerik bakımından da doğrulandığı anlamına gelmemektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Site Haritası